Ana içeriğe atla

Kayıtlar

En Büyük Devrim, Kendini Devirmektir!

En son yayınlar

Sokrates'in Ölümü Adlı Tablonun İncelemesi

        J ack Louis David'in, Sokrates'in Ölümü adlı tablo, en çok beğendiğim tablolardan birisi olup, beni çok etkileyen bir eserdir. Sokrates tarihte savunduğu düşüncelerinden ötürü dönemin hakim güçleri tarafından yargılanmış ve idam edilmiştir. David, bu durumdan son derece etkilenmiş olmalı ki, bu durumu resmetmiş. Tablo 18.yy'da yapılmıştır. 1787 yani Fransız Devrimi'nden iki sene önce. 18.yy Avrupası'nda Hristiyanlığa karşı tepkisel tutum ile beraber yeni arayışlara yönelmeye başlamışlardır. Yeni düşünceleri şekillendirirken, dönemin aydınları Antik Çağ filozoflarından oldukça etkilenmiştir. Bu perspektifte tabloyu incelersek, belki daha farklı anlamlar yakalayabiliriz. Bu tabloda Sokrates'in son anları resmedilmiştir. İdam cezasına mahkum edildikten sonra kendisine sunulan zehri içer. Yüzüne dikkat edersek, oldukça sakin bir ifade ile karşılaşırız. Çünkü Sokrates düşünceleri için ölmeyi göze almış, düşüncelerinde haklı olduğunu savunan birisiydi. Kişinin

Betonlara rağmen açmış bir çiçeğim

Betonlara rağmen açmış çiçeğim, Üstümü kaldırım taşlarıyla kaplamalarına rağmen, İnsanların görmediği, genellikle üstüne basıp geçildiği, Yerde açan küçük sarı çiçeğim. Kar, kış, soğuk ve hiçbir engel, Engelleyemedi, benim açmamı. Koparılmama rağmen yerimden, Benim varoluşumdur açmak! Fuşya begonvilleri, rengârenk gülleri, Zarif papatyaları, güneş çiçeklerini, Sevmek kolaydır.  Güzelliği, estetik duygularımızı kuşatır. Göremez herkes beni, Zaten insanlar yürürken bakmaz yere, Ben görülmeyi de istemem, Beni bakabilen görsün! Küçücük, görünmez bir zerreyim, Mücadelem kendimden büyük, Ben betonda açan çiçeğim, Kentin, kuşatmasına rağmen doğayı, Kente karşı direnen, Varoluşundan vazgeçmeyen küçük sarı çiçeğim. Anlamasın herkes beni, Çünkü derinliğin gereğidir biraz, Herkes tarafından anlaşılmak, Kolaydır, basittir. Ben betonlarda açmış, Betona rağmen, hâlâ, Vazgeçmemiş çiçek olmaktan! Yaradılışımın gereğini yerine getirmektir, Benim varoluşum! Soğuğa, koparılmaya, çiğnenmeye; Betona, üstün

Dünya'dan İnsana Mektup

         Yaşamak nedir? Diri olmak nedir? Ölmek nedir? Arzularını gerçekleştirmek için çabalamak mıdır yaşamak? Varlığının anlamlandıran mıdır yaşayan? Her gün öleceğini bilerek yaşayan mı diridir? Ölmeyecekmiş gibi yaşayan mı? Sen neredesin? Hiçlik içinde yokluk musun? Sen nesin? Sen kimsin? Var mısın? Yok musun? Gerçek misin? Kurgu musun? Sen kimsin? Yaşayan kim? Ölen kim? Hırslarına, ihtiraslarına, kibrine, konforuna ruhunu erittiren sen değil de ben miyim? Buraya bunun için mi geldin? Hissetmeyen, düşünmeyen bir insan mı diridir? Istırap çekmekten korkmayan bir zihin mi?         Adalete boyun eğdiren, zulüm eden sen değil misin? Hatalarını kapatmak için gerçeklere duvar ören sen değil misin? Hatalarını düzeltip, kendinle yüzleşebilecek olan kim? Esareti hakim kılan sen değil misin? Özgür müsün? Esir misin? Kimdir esir?         Cehaletine kılıf uyduran, hakikatin önünde sis bulutu sen değil misin? Doğruyu bulabilen, cehaletiyle kendine rağmen yüzleşen sen misin? Kişiliğinin esiri o

Düşünce yazısı: Varoluş ve Tutarlılık

          İnsanı varoluşuyla ilgilenmeye iten nedir? Tüm canlılar fizyolojik ihtiyacını karşılar. Dünyada yaşıyorsak şayet bedenimize mecburuz. Sosyal bir ortamda yaşıyoruz. Peki tüm yaşam salt fizyolojik ihtiyaçları karşılama üzerine devam edebilir mi? İnsanın dünyaya geldiğinden beri, mağara duvarlarından başlayarak "ben buradayım!" dedi. Kültür inşâ ederek bunu asırlar boyu devam ettirdi. Destanlar yazdı, çünkü bu dünyada olmasının bir sebebi olmalıydı. Günümüzde ise böyle bir çabaya gerek yok. Popülist söylemler, düşünme tembelliğini karşılamak için var. Bu popülist söylemleri kendimize ait gibi benimsiyoruz. Tüm bu kargaşanın içinde kendini aramak, cesaret ve sabır işidir. Tepki göstermek, kendini aklamak için değil; bulabilmek için.  İnsan tabiatı gereği çelişkiler yumağıdır. Çelişkileri o kadar normalleşmiştir ki, kendisine karşı kişi hipermetroptur. İnsan bilinçsizce hareket eder. Kendi varoluşuyla ilgilenen insan ise tutarlıdır. Varoluş, bilinçlilik halinin bir sonuc

Düşünce yazısı: Başarı ne değildir?

       Türkiye'de yaşayan birisi için başarı nedir? Afrika'da yaşayan biri ile aynı mıdır?  En iyi üniversiteden yüksek dereceden mezun olmak mı? Spor müsabakasında derece yapmak mı? Himba Kabilesi'nde başarı, kabile reisi olmak olabilir. Başarı, yaşadığımız çağ ve çevre çerçevesinde şekillenmektedir. Kendimize koyduğumuz suni hedeflere ulaşma çabası ile ömrümüzü geçiriyorken detayları kaçırıyoruz. Iyi okul, iyi kariyer, evlilik, çocuk, ev sahibi olmak başarılı olmak demek değildir. Kendini tanıma ve kendin olma cesaretini gösterebilmek başarıdır. Kendine yalan söylemekten özgürleşmiş, cesaret isteyen bir eylemdir çünkü. Dünyadan geçerken nasıl bir iz bıraktığın önemlidir. Kendinden emin ve istikrarlı olmayı gerektirir. Evlilik, şaşaalı düğünler, gelinlik giymek başarı değildir. Hayat yolunda, iki insanın birbirine yarenlik etmesi, yekvücut olmaktan vazgeçmemek ve beraber yürüyebilmek başarıdır. Çünkü mayasında bolca emek ve sabır vardır. Çocuk sahibi olmak başarıdeğildir.

Sanatın Serüveni: Post-Modern Dönem

          Post-Modern, yani modern zamanın ötesi. Sanatın serüveni yazı serisinin son bölümü. Post-modern tür 1950'li yıllarda ortaya çıktı. Bu süreci yeni bir dönem olarak algılamak yanlış olur. 1980'li yıllarda toplumu eleştiren görsel sanatlar da "Post-Modern" olarak nitelendirildi. Bir bakıma geç modernizm diyebiliriz. Post-Modern ve Yeni-Kavramsalcılık'la yan yanadır. Hiçbir toplumun diğer bir toplumdan üstün olmadığıdır. Toplumların gelenekler hiyerarşisini yıkma eğilimindedirler. Üretici ve kişisel özgünlüklerin kaynağı olarak bilinçaltına karşıt bir inanç biçimi geliştirmişlerdir. Sanatı; kusurlu, kolay ulaşılabilir, yerel ve geçici olarak nitelendirirler. Post-Modernistler, genel anlamda muhaliflik olarak değerlendirirsem pek yanlış olmaz. Her türlü kurala karşıttırlar ve karşıtlıkları genellikle tepkiseldir. Post-Modern sanatın meşhur görsellerinden "Marilyn Diptikonu" Andy Warhol tarafından 1962 yılında yapılmıştır. 60'lı yıllarda "Po