Günümüzde unutulan bir kavram var, özümseme. Heybemize tonlarca veri dolduruyoruz, tonlarca bilgi. Yaşadığımız çağ gereği, çoklukla övünüşümüz. Benliğimize, karakterimize sirayet etmeden papağan gibi ezber yapıyoruz. Çünkü burası modern dünya ve burada insanlar kendilerinden kaçarlar. Durup düşünmek ve yavaşlamak gibi kelimeler çoktan lügatimizden silindi. Reelsleri bile hızlandırıyoruz. Oysa eski çağlarda böyle değildi. İnsanlar gökyüzüne bakar ve ufuk açıcı sorular sorardı. Sessizliği dinlerdi, düşünürler bu çağda peyda oldu. Ya şimdi? Her şeye ulaşmak o kadar kolay ki ama artık bize sirayet edebilen bir bilgi yok. İ nsanlar bilgiyi toplar, saklar, gösterir; ama onu yaşamak nedir, bilmezler. Bilgiyi sahiplenmek kolaydır; ona dönüşmek ise acı vericidir. Çünkü bilgi, insanın yüzünü kendi çıplaklığına döndürür. Kendi çıplaklığı... İşte mesele bu! İnsanların pek azına bahşedilen bu özellik. Bilgiyi sindirmek… Bu, insanın kendine karşı dürüst olmayı göze aldığı and...