Zihnimizdeki düşünceleri soyutluktan, somutluğa çevirdiğimiz "kelime'nin kökeni" nedir hiç merak ettiniz mi bilmiyorum. Kelime Kökeni: Arapça. Türkçesi Sözcük. İkiside yaygın olarak kullanılıyor dilimizde. Önce kendi yorumumdan biraz bahsedeceğim, ardından kelimenin köken yapısından bahsedeceğim. Kelimelerin hiç varolmadığını varsayalım. Temel ihtiyaçlar dışında herhangi bir duygu yahut düşünce zihinde oluşamayacaktı. Henüz dilin oluşmadığı dönemlere bakarsak, ki bu durum insanın varlığına acı vermiş olacak ki; her coğrafyanın insanı kendi dilini oluşturmuş. Hissettiklerini, düşlediklerini dışa dökmenin bir yoluydu bu bence. Dil, acılardan doğmuştur. Anlatamama, düşleyememenin olması insana ıstırap verir. Şu an bu yazıyı yazarken bile zihnimde bunu dillendiriyorum. Zaman ilerledikçe ihtiyaçlardan kimlik ifade eden bir konuma evrilmiştir. Kullanılan kelimeler; entelektüel birikimi, bazı durumlarda statüsünü, üslupla beraber insana bakışını, ki kendine nasıl bakıyorsan diğerlerini de öyle görürsün, ses tonu-vurgular ile duygu durumumuz anlatılır. Özetle demek istediğim kullanılan kelime şahsiyetin ta kendisidir.
Kelimenin köken yolculuğuna gelelim şimdi. Kelime aslında yara demek. Kelime deyince bildiğimizden pek farklı geldi değil mi? Devam edelim, insanın çıkardığı sese "lafız" denir. Eğer bu lafız bir anlam taşıyorsa ve karşısında bir iz bırakıyor ise kelimedir. Kelime; iz bırakmak, çizik atmak, yaralamaktır.
İz bırakmak ve yaralamak kavramları üzerinde yorum sizin.
Yorumlar
Yorum Gönder