Ana içeriğe atla

Kelimenin Kökeni

         

 Zihnimizdeki düşünceleri soyutluktan, somutluğa çevirdiğimiz "kelime'nin kökeni" nedir hiç merak ettiniz mi bilmiyorum. Kelime Kökeni: Arapça. Türkçesi Sözcük. İkiside yaygın olarak kullanılıyor dilimizde. Önce kendi yorumumdan biraz bahsedeceğim, ardından kelimenin köken yapısından bahsedeceğim. Kelimelerin hiç varolmadığını varsayalım. Temel ihtiyaçlar dışında herhangi bir duygu yahut düşünce zihinde oluşamayacaktı. Henüz dilin oluşmadığı dönemlere bakarsak, ki bu durum insanın varlığına acı vermiş olacak ki; her coğrafyanın insanı kendi dilini oluşturmuş. Hissettiklerini, düşlediklerini dışa dökmenin bir yoluydu bu bence. Dil, acılardan doğmuştur. Anlatamama, düşleyememenin olması insana ıstırap verir. Şu an bu yazıyı yazarken bile zihnimde bunu dillendiriyorum. Zaman ilerledikçe ihtiyaçlardan kimlik ifade eden bir konuma evrilmiştir. Kullanılan kelimeler; entelektüel birikimi, bazı durumlarda statüsünü, üslupla beraber insana bakışını, ki kendine nasıl bakıyorsan diğerlerini de öyle görürsün, ses tonu-vurgular ile duygu durumumuz anlatılır. Özetle demek istediğim kullanılan kelime şahsiyetin ta kendisidir. 

           Kelimenin köken yolculuğuna gelelim şimdi. Kelime aslında yara demek. Kelime deyince bildiğimizden pek farklı geldi değil mi? Devam edelim, insanın çıkardığı sese "lafız" denir. Eğer bu lafız bir anlam taşıyorsa ve karşısında bir iz bırakıyor ise kelimedir. Kelime; iz bırakmak, çizik atmak, yaralamaktır. 
           İz bırakmak ve yaralamak kavramları  üzerinde yorum sizin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat üzerine

       Hayat, doğduğumuz andan ölüme kadar süren sürecin ismi. Sayılı, sonu olan sahip olduğumuz bir değer. Çoğu kez anlamadan geçirilmiş yahut tüketilmiş olan şey. Hayatın ne olduğu üzerine bir şeyler söylemek için gencim. Ömrüm varsa daha hâlâ çok uzun yolum var. İnsanın ülkesi çocukluğudur. Dünyayı ilk tanıdığı evre. Hayatın sorumluluklarıyla tanışmamıştır bu süreçte. Eğlenceli ve toz pembe bir dünyadır. Kimisi için asla çocuk olamadığı bir evredir çocukluk. Her şeyin özgün bir anlamı vardır. Dolabın içi gizemli bir diyar, masanın altı başka bir evrendir. Annesi ve babası yanındadır. Anne ve baba insanın çocukluğudur. Dünyaya güvenebileceğin bir yerdir. Kimisi için bu evre hiç olmamıştır. Annesi babası sarmalamamıştır onu. O içinde bu öfkeyle büyüyecektir. Sevgiyle büyüyen ise herkesten sevgi göreceğine inanarak. Elbette yaşam hayalkırıklıklarıyla onları karşılayacaktır. Kurallar ile büyümüştür. Kimseyi üzme, şiddet uygulama, erdemli ol...Peki dış dünya? Ergenlik...

Uğruna Yaşamak

            İnsanı insan yapan nedir? İnsan nerede insanlaşır? Yeryüzündeki canlılar arasında farklılığımız nasıl ayırt edilir? Sahip olduğumuz en değerli şey nedir? Değer nedir?  Yazıma bu sorularla başlıyorum. Önce bu soruların zihnimizde bir cevabının olması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarımız beslenmek, uyumak, barınmak... Peki bunlar bizi biz yapmaya yeter mi?   Duygularını, düşüncelerini, arzularını ifade edebilmek için dil denilen bir kavram üreten insan. Mağaranın duvarlarına resim çizerek "Ben buradayım ben de yaşadım!" düşüncesi, varolma arzusunu taşıyan insan değil de kimdir? İnsanı insan yapan, anlam değil midir? Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamdır. Bebeklikten çocukluğa oradan gençliğe sonra yetişkinlik ve ardından yaşlılık. Yaşam önemli çünkü yaşadığımız hayat biziz. Bizim kim olduğumuzu belirleyen nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Düşünebilmek ve düşünce üretebilmek insana hastır.  Şikâyet etmek ancak acizlere aittir. Bizi k...

Her Yaşın Acemisiyim

                  Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile tanımladı beni, içine doğduğum ülkenin insanıyım ben. Sıkışmışlık arasında. Kök salacakken hayata, kök salacak toprağımı aradım. Misafir olduğum bu diyarda, köklerimi salmalı mıydım? Her yaşımda bana dünya farklı görünürdü. Küçük bir kızken neşeyle bakardım. Renklerle bezenmiş bir yerdi. Okullu bir kızken arkadaşlık ilişkileri demekti. Ergenliğimde mutlu olmak demekti. Her yaşın acemisiyim, ben nereden bileceğim? Üniversiteliyken arayış çağımdı. Daha çok toy ve saf duygularını muhafaza edebilmiş bir kız. Ben dünyayı anlamamışım...Satırlarda ve düşüncelerde aradım kendimi. Nesnelerde, mekanlarda. Yeri geldi sığamadım kitaplara. Rüzgar yüzüme çarparken, yağmurlar boşanırken bedenimin üstünden, koşardım ben dünyaya. Ömrümü heba edecek olma korkusundan kaçardım. Bazen yaşıt...