Ana içeriğe atla

Öykü: Bay Z Bölüm II

         



Arkadan gelen taksiye bindi. Taksiciye öndeki arabayı takip etmesini söyledi. Taksici adam kabul etti ve ilerlediler. Akşam trafik yasağı geldiği için gece müşterisini kaçırmak istemiyordu. Sokak lambalarının aydınlattığı köprüden geçtiler. Sokakta onlardan başka kimse yoktu. Yelkovan ve akrep 11'in üzerinde buluşmuştu. Etrafta tek tük araba vardı. Bay Z, neden bu Esrarengiz Adamı takip ettiğini bilmiyordu, düşününce tek bir mantıklı açıklama bulamamasına karşın devam etti. Peki adam fark etse ne olacaktı? Ne diyebilirdi? Kendini nasıl açıklayabilirdi? Vereceği bir cevap olmadığından fazla düşünüp, kendisini yormak istemedi. Yol boş olmasına karşın, gidiş süresi epey sürdü. Sokak lambalarının aydınlattığı büyük köprüden geçtiler. Nerede olduklarını  hava kararmış olduğu için anlayamadılar.  Bir ara arabayı gözden kaçırdı taksici, tekrar yakalamak zor olmadı. Ağaçlı büyük bir caddeye girdiler. Caddenin kenarlarında sular akıyordu, üzerlerinde küçük köprüler vardı ve yağmur yeniden yağmaya başladı. Nihayetinde Esrarengiz Adam, arabasını park etti ve dışarı çıktı. Alelacele çıkacaktı Bay Z. Taksici parayı istedi. Bu tamamen aklında çıkmıştı. Esrarengiz Adamı kaçıracaktı. Cebine eline attı ve ne varsa taksiciye verdi. Esrarengiz Adam şemsiyesini açtı ve aheste aheste yürümeye devam etti. Bay Z'yi fark ettiğini anlamak çok zor değildi. Peki ne düşünüyordu? Sanki kasıtlı olarak onu oraya getirmiş gibiydi Esrarengiz Adam. Sağa döndü, onu yakalamak için olanca gücüyle koştu Bay Z. Esrarengiz Adam, önce sağa sonra tekrar sola döndü. Zikzak çizerek ilerliyordu. Bay Z, deli cesaretiyle koştu tam adamın arkasına gelince duraksadı. Esrarengiz Adam'ın önüne geçemedi o an boğazında bir düğüm, yüzünde oluşan boncuk boncuk terleri gözlerine aktı. Yanma hissiyle gözlerini açamayan Bay Z, Esrarengiz Adam döndü. Sadece gözleri görünüyordu, bu efsunlu bakışlar görenin unutamayacağı türdendi. Simsiyah kaşlar, kalın ve tane tane kirpikler gölgeliyordu iri gözlerini. Kaşlar çatık, yüzlerde tedirgin bir ifade. Derin bir sessizlik. Öyle uğultulu bir sessizlikti. Bay Z, ağzını açamadan takip etti Esrarengiz Adamı. Bir eve girdi, kapıyı açtı. Akabinde Bay Z girdi. Esrarengiz Adam ona "Kendinle yüz yüze gelmenin vakti şimdi." dedi. Arka kapıdan çıktı. Bay Z durdu. Kırmızı tuğlalı bu iki katlı ev tanıdık geliyor ama çıkaramıyordu. Kırmızı tuğlalara dokundu, yavaş yavaş kapının önündeki basamakları çıkarak içeri girdi. Bu ev çocukluğunun geçtiği evdi. Ev hiç dokunulmamış hâliyle duruyordu. Salonda, tahta bir masa vardı, üzerinde dantelli bir örtü. Üzerinde dağınık fotoğraflar. Fotoğrafları aldı. Elinde tutuyordu geçmişini. O günler gözünün önünde canlanmaya başladı.Yıl 1990, yaş sekiz. Tüm arkadaşları mahallede top oynarken, Bay Z odasında hep hayal kurardı. Duyarlı bir çocuktu. Bir eşyayı bile incitmekten geri dururdu. Onun bu hâli ailesinden hiç kabul görmedi. Babası onu bir erkek için fazla duyarlı bulurdu. Bu sebeple bu durumdan hoşnut değildi. Annesi, moralinin iyi olduğu anlarında şefkatli ancak bir zorlukla karşılaşınca durumlar değişirdi. Daima gelgit hâlindeydi karakteri. Annesinin babasıyla tartıştığı zamanları hatırladı, annesi babasına karşı baskın olamayacağını bildiğinden genelde susardı. Sonrasında hıncını Bay Z'den ve kız kardeşinden çıkarırdı annesi. Babasının hiddetini tüm mahalle tanırdı. Annesinin ve babasının bu tartışmaları içinde geçti çocukluğu. Çocukluğuna dair hatırladığı en güzel anı, kömür sobası önünde beraber vakit geçirdikleri anlardı. Soğuk kış günlerinde o sobanın etrafında kardeşiyle oturur, anneleri hibisküs çayı verirdi. Bu anlar o kadar lezzetliydi ki, içten içe onu yaşatmak için şuan oturduğu evde de kömür sobasını kaldırmamıştı. Ancak o kadar silmek istemişti ki zihni bu hatıraları, o sobayı neden bir türlü kaldıramadığını kendi de bilmiyordu.  Öğrenim hayatında çok başarılı olduysa da, bunun bir önemi yoktu. Kendine saygısı o kadar azalmıştı ki, başarıları bile yetersiz geliyordu. Çevresindeki insanlar bir yürek sahibi olduklarını unutmuşlar, kalplerinde hissetmeye dair en ufak bir kıpırtı duyamıyordu Bay Z. Kız kardeşine gelince bu aileye karşı, maddi durumlarına karşı içten içe tepkiliydi. Olayların derinine inmeden, yüzeysel yaşardı. Değerler üzerinde düşünmezdi. Boş zamanlarında magazin dergileriyle ilgilenir, ünlülerin fotoğraflarını biriktirirdi. Güzel kıyafetleri düşlerdi. Kendini dergi kapağındaki kızlar gibi düşlerdi hep. Bu yalnızlığın içinde onunla konuşmayı denese de, kız kardeşi onun  düşüncelerini gereksiz bulur, dalga geçerdi. Çocukken çok iyi anlaşsalar da büyüyünce arada az yaş farkı olmasına karşın hiç anlaşamadılar. Bu evde hep yalnızdı ve içinde o günlerde hissettiklerini teker teker anımsadı. Yaşadığı acıları terketmek için onlardan olanca uzağa gitme kararı aldı. Üniversiteyi kazandıktan sonra ailesiyle ilişkisini kesmişti Bay Z. Geçen bu yıllarda babası yurtdışına gitmiş ve bir daha haber almak için aradığında ona ulaşamamıştı. Annesi ise bir kaç yıl önce ölmüş, duyduğunda hiçbir lâf çıkmamıştı ağzından. Kız kardeşinden ise hiç haber alamamıştı.Divan, karşısında duruyordu. O günleri düşünden bırakıp, bugüne geldi. Karşıda divan duruyordu. Üzerinde koyu kırmızı üzeri yeşil şal desenli örtü ile örtülmüştü tıpkı eskisi gibi. Tepesinde aynaya baktı, bu kendi cismi ve benliğiyle yıllar sonra yüz yüze geldi. Yaklaştı, masadaki gaz lambasını yaktı ve aynaya doğru ilerledi. 38 sene yüzünde tek bir iz bırakmamıştı. Ne bir hüzün, ne bir sevinç vardı bu çehrede. Katre katre dökülmeye başladı yaşlar. Konuştu kendisiyle."Tüm geçmişimi, karakterimi geride bıraktım. Tüm duygularımı, hislerimi öyle derine gömdüm ki, insan olduğumu bile unuttum. Sandım ki, iyi bir kariyerim olursa, başarılı olursam her şey hâlolacak.  Duygularımı ve beni ben yapan özelliklerimi hiçe sayarsam hayata tutanabilecektim. Canım bir an olsun acımayacaktı. Evet o günlerden sonra acıyı da hiç hissetmedim. Acılardan kaçmanın bedeli kendini yoksaymak. Yaşamaktan kaçmak bir yerde kendinden kaçmak. Kendimle uğraşmadım hiç, devekuşu misali kafamı kuma gömdüm, tüm yaşantımı kendimi görmezsem kendimi koruyabilirdim! Korktum yine bir hata yaparım da acı çekerim diye. Korktum! Yaşamaktan korktum aslında, hayatımın ilk yarısı bir kez olumsuz geçtiği için, sandım ki bundan sonrası da böyle olacak.  Düşünmekten, sorgulamaktan kaçtım daima. 38 sene bir yabancının içinde yaşadım ben." Geçmişini hatırlamaktan kaçtıkça, tüm hayatı bu çukura düşmemek üzere debelenmekle geçirdiğini itiraf ediyordu. Ne var ki artık yıllar geçmişti.  Rakamlar biz insanların bir ürünü, geç mi yoksa asıl zamanı şimdiydi belki. Bay Z kendiyle tanış olma heyecanıyla, içinde hüzünle karışık bir umut  belirdi. Bunu gerçekten duygularının en ince ayrıntısına kadar tanıyanlar bilir. Ve ilerledi. Peki o Esrarengiz Adam kimdi? Evden fırladı, evin hiçbir odasında yoktu. Dışarı çıktı göremedi. Esrarengiz Adam yoktu? Peki bu bir rüya mıydı? Yoksa gerçek mi?  Gerçeklik dediğiniz şey nedir? Bu olay Bay Z'nin rüyası mıydı? Yoksa uyanışı mı? Bilmiyoruz. Bay Z, evden ayrıldı ve unuttuğu bu sokakta yüremeye devam etti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat üzerine

       Hayat, doğduğumuz andan ölüme kadar süren sürecin ismi. Sayılı, sonu olan sahip olduğumuz bir değer. Çoğu kez anlamadan geçirilmiş yahut tüketilmiş olan şey. Hayatın ne olduğu üzerine bir şeyler söylemek için gencim. Ömrüm varsa daha hâlâ çok uzun yolum var. İnsanın ülkesi çocukluğudur. Dünyayı ilk tanıdığı evre. Hayatın sorumluluklarıyla tanışmamıştır bu süreçte. Eğlenceli ve toz pembe bir dünyadır. Kimisi için asla çocuk olamadığı bir evredir çocukluk. Her şeyin özgün bir anlamı vardır. Dolabın içi gizemli bir diyar, masanın altı başka bir evrendir. Annesi ve babası yanındadır. Anne ve baba insanın çocukluğudur. Dünyaya güvenebileceğin bir yerdir. Kimisi için bu evre hiç olmamıştır. Annesi babası sarmalamamıştır onu. O içinde bu öfkeyle büyüyecektir. Sevgiyle büyüyen ise herkesten sevgi göreceğine inanarak. Elbette yaşam hayalkırıklıklarıyla onları karşılayacaktır. Kurallar ile büyümüştür. Kimseyi üzme, şiddet uygulama, erdemli ol...Peki dış dünya? Ergenlik...

Uğruna Yaşamak

            İnsanı insan yapan nedir? İnsan nerede insanlaşır? Yeryüzündeki canlılar arasında farklılığımız nasıl ayırt edilir? Sahip olduğumuz en değerli şey nedir? Değer nedir?  Yazıma bu sorularla başlıyorum. Önce bu soruların zihnimizde bir cevabının olması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarımız beslenmek, uyumak, barınmak... Peki bunlar bizi biz yapmaya yeter mi?   Duygularını, düşüncelerini, arzularını ifade edebilmek için dil denilen bir kavram üreten insan. Mağaranın duvarlarına resim çizerek "Ben buradayım ben de yaşadım!" düşüncesi, varolma arzusunu taşıyan insan değil de kimdir? İnsanı insan yapan, anlam değil midir? Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamdır. Bebeklikten çocukluğa oradan gençliğe sonra yetişkinlik ve ardından yaşlılık. Yaşam önemli çünkü yaşadığımız hayat biziz. Bizim kim olduğumuzu belirleyen nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Düşünebilmek ve düşünce üretebilmek insana hastır.  Şikâyet etmek ancak acizlere aittir. Bizi k...

Her Yaşın Acemisiyim

                  Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile tanımladı beni, içine doğduğum ülkenin insanıyım ben. Sıkışmışlık arasında. Kök salacakken hayata, kök salacak toprağımı aradım. Misafir olduğum bu diyarda, köklerimi salmalı mıydım? Her yaşımda bana dünya farklı görünürdü. Küçük bir kızken neşeyle bakardım. Renklerle bezenmiş bir yerdi. Okullu bir kızken arkadaşlık ilişkileri demekti. Ergenliğimde mutlu olmak demekti. Her yaşın acemisiyim, ben nereden bileceğim? Üniversiteliyken arayış çağımdı. Daha çok toy ve saf duygularını muhafaza edebilmiş bir kız. Ben dünyayı anlamamışım...Satırlarda ve düşüncelerde aradım kendimi. Nesnelerde, mekanlarda. Yeri geldi sığamadım kitaplara. Rüzgar yüzüme çarparken, yağmurlar boşanırken bedenimin üstünden, koşardım ben dünyaya. Ömrümü heba edecek olma korkusundan kaçardım. Bazen yaşıt...