Ana içeriğe atla

Öykü: Yabancı, Berduş'u Tanıyor (Bölüm 3)

        O gece, uyudum orada. Ertesi gün uyanınca, aramızda bir diyalog geçti.

   Kitapçı Adam: " Tekin, sana İstanbul'u tanıtacağım. Şehri tanımaya başladıkça, tanıyacaksın kendini, tanıdıkça kendini, şehri tanıyacaksın."

Böyle başladı yolculuğu Berduş'un.

Berduş: "Kumarbazları tanıdım, sokakta yatan insanları, mendil satan çocukları, şehrin görmek istemediği herkesi tanıdım. Şehrin kirini isini gördüm. Konuştum onlarla. Çehrem, tanınacak hâlde değildi, sakallarım ve saçlarım örtmüştü yüzümü. Kimse tanımıyordu artık beni. Unutulmuştum. Varlıklarından haberimin olmadığı insanları tanıdım. Dünya küçük, dünya kocaman bir yer ayrı zamanda.Yirmi iki yılım okulda geçmişti. Ancak son kırk yaşından, elli yaşıma kadar gördüklerimin sonunda hiçbir şey bilmediğimi öğrendim. Bir sürü teori, bir sürü bilgi. Hiçbiriyle temas edemediğim tonlarca kitabî cümle. Kim olduğumu bilemeden geçirdiğim kırk sene. Ben o kırk yaşından sonra doğdum. Dostoyevski, neden büyük yazardır bilir misin?"

Yabancı: Neden?

Berduş: "Sosyolojide, psikolojide de onu okuturlar. Ruhbilim ve toplumbilimcilerin binlerce çalışma sonucunda öğrendiklerini, Dostoyevski kaleme almıştır çoktan. Çünkü hayatın içindedir. Konforun içinde bunu öğrenemezsin. Ezberlersin. Temas etmedikçe, yaşamadıkça, öğrenemez insan soyu. İnsan hissetmeden öğrenemez. Yaşanmışlığın öğreticiliği, hepsinden.üstündür. Otuz yıl geçti üstünden. Yolculuğum, son nefesime kadar sürecek. Hayatımdan aynayı çıkardığım için, nasıl göründüğümü de bilmiyorum. Kibrinle tanışmak, onu yenebilmek demektir. Herkes kendini tanıdığını zanneder, ancak kendinle gerçekten tanış olmak, insanın yıllarını alır. İşte o saatten sonra evlât, artık bambaşka bir kapı açılır sana."

Yabancı: "Söylesene nasıl bir şey, sokaklarda kalmak.. nasıl bir his?

Berduş: (Acı bir şekilde gülümseyerek) " İnsanlar, gözlerini çevirirler. Bakmak istemezler. Bizler vicdan rahatlatıcılarıyız bir yerde. Sağ olsunlar, arada yardım ediyorlar. Nankörlük etmiyorum ancak kendilerinin iyi bir insan olduklarına inanabilmeleri için bizlerin var olması gerekiyor. Yardım etmenin sonunda gelen, öz saygıyı arşa çıkartan. Yücelik hissi. Kendileri için yaparlar iyiliği. İyiliğin neden yaptığını bilmek de, elzemdir. Onun dışında bize bakmak istemezler. Bizler, toplumun aynasıyız. Kendilerini görmemek için bakmıyorlar. Bakarlarsa, sadece üç aylığına gidebildikleri ve yılın diğer aylarında boş olan evlerinin ne denli gereksiz olduklarıyla yüzleşirler. Yeterinden, daha fazlasını isterler. Daha fazlasını istemekse, zavallılıktır. Bu durumda asla kendilerini sorgulamazlar, üst kişilere suç atıp, rahatlarlar. Ama asıl sorunu görmezler. Ben de, görmedim vakti zamanında. Barınma, temel ihtiyaçtır. Bundan neden yoksun insanlar var diye sormak akıllarına gelmez. Soru sormak istemezler çünkü cevaplar acı vericidir."

Yabancı: "Peki, seni hiç rahatsız eden oldu mu?"

Berduş: " Kaybedecek bir şeyim yok ki. Benimle kimsenin işi olmadı, ben hep onları izledim."

Yabancı: "Bana neden güvendin de hikâyeni anlattın?" 

Berduş: "Çünkü evlât, seni gördüğümde bana çok tanıdık geldin. Bir baba olsaydım, ne çok isterdim çocuğuma bunu anlatabilmeyi. Olmadı. Gözlerinde o samimiyeti görünce evlât, sabrettim ve yanılmadım. Samimi olmasan beni üç ay boyunca aramazdın. Merak bir güdüdür, ancak istikrarla bir şeyin üstüne gitmek samimiyettir. O ifadeyi tanıyorum. Benden bu kadar, artık yol senin."

Yabancı: " Seni yine burada bulabilecek miyim Tekin B.. pardon Berduş. Şimdi, bana sözün nedir..?"

Berduş: " Her şeyin bir zamanı var, sorularını kendine soracaksın artık. Yalnız unutma sana verilen her gün, büyük zenginlik. Değiştirebilmen için kendi. Gelişebilmen için. Dönüp arkana baktığında, ömrünü tükettin mi yoksa yaşadın mı sorusunu sor. Ömür tüketiminin geri dönüşü yoktur. Yaşamak ciddi bir iştir, çok ciddi. Bunu sakın ama sakın unutma evlat!"

Hayat yollarını ne zaman bir araya getirirdi, bilinmez. Yabancı, ne yapacak? Berduş, şuan ne yapıyor? Hayat, onlara neler sunacak?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Betonlara rağmen açmış bir çiçeğim

Betonlara rağmen açmış çiçeğim, Üstümü kaldırım taşlarıyla kaplamalarına rağmen, İnsanların görmediği, genellikle üstüne basıp geçildiği, Yerde açan küçük sarı çiçeğim. Kar, kış, soğuk ve hiçbir engel, Engelleyemedi, benim açmamı. Koparılmama rağmen yerimden, Benim varoluşumdur açmak! Fuşya begonvilleri, rengârenk gülleri, Zarif papatyaları, güneş çiçeklerini, Sevmek kolaydır.  Güzelliği, estetik duygularımızı kuşatır. Göremez herkes beni, Zaten insanlar yürürken bakmaz yere, Ben görülmeyi de istemem, Beni bakabilen görsün! Küçücük, görünmez bir zerreyim, Mücadelem kendimden büyük, Ben betonda açan çiçeğim, Kentin, kuşatmasına rağmen doğayı, Kente karşı direnen, Varoluşundan vazgeçmeyen küçük sarı çiçeğim. Anlamasın herkes beni, Çünkü derinliğin gereğidir biraz, Herkes tarafından anlaşılmak, Kolaydır, basittir. Ben betonlarda açmış, Betona rağmen, hâlâ, Vazgeçmemiş çiçek olmaktan! Yaradılışımın gereğini yerine getirmektir, Benim varoluşum! Soğuğa, koparılmaya, çiğnenmeye; Betona, üstün

En Büyük Devrim, Kendini Devirmektir!

      Dünyaya geliyorsun, emekliyorsun. Oyunlar oynuyorsun, düşüyorsun kalkıyorsun. Çocuk oluyorsun, toplumla tanışmaya başlıyorsun. Büyüdükçe kendine yabancı olmayı öğreniyorsun. Toplumdan onay almak için davranışlarını, isteklerini oluşturuyorsun. Daha küçücük bir çocukken üstelik... Üniversiteyi kazanıyorsun sonra gelir mi ardından bir mezuniyet. Bir sürü bilgi doluyor zihnine ama hiçbiri sana seni öğretmiyor. Kendinin hakkında hiçbir fikir sahibi olamadan eline bir kağıt parçasını tutuşturuyorlar. Sonra kariyer sahibi oluyorsun. Şayet olursa bir de evlilik ve çocuk geliyor peşinden. Ömrünün sonuna geldiğinde insan dönüp bakıyor, bir ömür bir yabancıyla yaşamış. Öğrendiği bilgiler boş, Okuduğu kitaplar boş. Kimisi kendinden kaçmak için sloganlara sığınmış; kimisi ise koskoca bir ömrü olmak yerine nasıl görünürüm üzerine geçirmiş. Nefes alıp vermek, ölmemek midir yaşamak?        Davranışların arkasında takdir edilmek, onaylanmak ve sevilme arzuları yatar. Koskoca bir ömrü başkaların

Dünya'dan İnsana Mektup

         Yaşamak nedir? Diri olmak nedir? Ölmek nedir? Arzularını gerçekleştirmek için çabalamak mıdır yaşamak? Varlığının anlamlandıran mıdır yaşayan? Her gün öleceğini bilerek yaşayan mı diridir? Ölmeyecekmiş gibi yaşayan mı? Sen neredesin? Hiçlik içinde yokluk musun? Sen nesin? Sen kimsin? Var mısın? Yok musun? Gerçek misin? Kurgu musun? Sen kimsin? Yaşayan kim? Ölen kim? Hırslarına, ihtiraslarına, kibrine, konforuna ruhunu erittiren sen değil de ben miyim? Buraya bunun için mi geldin? Hissetmeyen, düşünmeyen bir insan mı diridir? Istırap çekmekten korkmayan bir zihin mi?         Adalete boyun eğdiren, zulüm eden sen değil misin? Hatalarını kapatmak için gerçeklere duvar ören sen değil misin? Hatalarını düzeltip, kendinle yüzleşebilecek olan kim? Esareti hakim kılan sen değil misin? Özgür müsün? Esir misin? Kimdir esir?         Cehaletine kılıf uyduran, hakikatin önünde sis bulutu sen değil misin? Doğruyu bulabilen, cehaletiyle kendine rağmen yüzleşen sen misin? Kişiliğinin esiri o