Ana içeriğe atla

Sanatın Serüveni: İlkel Sanat

           


  İnsanın ortaya çıkışıyla beraber, 21.YY'a kadar kendini anlamaya ve tanımaya çalıştı insan. İz bırakmak istedi, bu hayatta ben de varım dedi, hayatta kalmak istedi, inandı ve üretti. Her ürün bizi, insanı tanımaya bir adım daha yaklaştırdı. Sanat da insanı tanıyabildiğimiz alanlardan bir tanesi. Her şeyin, çıkışından itibaren anlamı değiştiği gibi, sanatında anlamı değişti. Günümüzde estetik haz ile özdeştirilse de, kökeni pek de öyle değil. İnanç, toplumsal kimlik, duygular gibi bir çok şeyi ifade eden bir alan. Sanatın ortaya çıkışını, akımları ve dönem değerlendirmesi üzerinden bir yazın dizisi olarak anlatmaya çalışacağım.

 Sanat, bildiğimiz kadarıyla Paleolitik Çağ'da (Eski Taş yahut Yontma Taş Devri) (M.Ö. 40.000- 10.000) insanların ortaya çıkışıyla başladı. Dönemin sonuna doğru ürünlerr rastlıyoruz. Mağaradaki resimler, motifler ve hayvan figürleri bulunmaktadır. Ekseriyetle insanlar avcı-toplayıcı bir yaşam sürmekteydiler, hayatta kalma amacıyla sürülen bir yaşam vardı. Toplumsal bilinç gelişmemiş, yaş-cinsiyet farkları gibi konular üzerinden bir tanım henüz oluşmamıştı bilinen kaynaklara göre. Sürüler hâlinde yaşam süren insanlar, soyut düşünme yeteneğine sahip değillerdi. Bu sebeple sanat üretmek üzerine düşünce oluşamamıştı. Sanat ürünlerinin gelişebilmesi için yaşamda konfor alanlarının oluşması ve soyut düşüncenin gelişmiş olması gerekir. Paleolitik insan, birey olarak, doğada hayatta kalma olasılığı düşeceği için, sürünün içinde kabul edilmek üzerine varlığını sürdürüyordu. Sürüden dışlanırsa, hayatta kalamazdı. Şuan da "sanat" dediğimiz ürünler, insanın inançlarına dair fikir veriyor bize. Paleolitik Çağ'daki sanat ürünleri taş, ağaç, kemik maddelerinden yapılan bıçak, el baltaları, silah, figüratif taş yontuları ve mağara resimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Mağara resimleri ekseriyetle amacı, ruhların bu resimlere hapsedildiği, avın bereketli ve kolay olarak ele geçeceği düşüncesi ile yapıldığı şeklinde olmaktadır. Belki ayinlerini de temsil ediyor olabilir. Diğer bir başka eser Willendorf Venüsü adı verilen 11 cm'lik heykel, taştan oyularak üretilmiştir. Kadın figürü, bereketi ve doğumu temsil eder. Görüyoruz ki bu dönemin insanı hayatta kalmak, çoğalmak ve varlıklarını devam ettirme güdüsünü eserlerinde yansıtmış. Insanın bu temel güdüleri, ilkel döneme kadar uzanıyor. Zorlu yaşam koşullarında dahi, inanç güdüsü kendini gösteriyor. Mağaralara çizdikleri resimlerle güvenlik alanını oluşturmaya çalışıyor insan. Şunu da hatırlamak gerekiyor dışarı yansımış her türlü ürün(resim, edebiyat,müzik vs.) içsel dünyanın dışa yansıyış şeklidir. Bu sebeple insanın en katıksız hâlini de aslında bu dönemde görüyoruz. Çünkü zihin boş, bir şeyleri tanımlama çabası içinde. Neolitik Çağ'da (Yeni Taş Çağı, Cilalı Taş Çağı) (M.Ö. 8000-5500) bilim ve teknik yönünden insanlar gelişmişlerdir. İlk köyler, yerleşim merkezleri kurulmuştur. Mağaralardaki resimlerin yerini artık kerpiç evlerdeki duvar resimleri almıştır. Hayvanlar evcilleşmiş, tüketicilikten üreticiliğe geçilmiş ve ticarete başlanmıştır. Gündelik yaşamda, refah düzeyinin artışıyla beraber bırakılan eserler de değişmiştir. Ekseriyetle su kenarlarında yerleşimler artmıştır. İlk olarak Ön Asya, Uzak Doğu ve Orta Doğu bölgelerinde; Neolitik Dönem görülmeye başlanmıştır. Besin yeme alışkanlıkları farklı bir boyuta geçmiş, çanak-çömlekler üretilmiştir. Yerleşik hayatın gelişimiyle beraber, sosyal hayatta da belli normlar üretilmeye başlanıldığı dönemdir. Mimari örnekler, bu dönemin güzel bir örneği. Kerpiç, saz ve kamışlardan klübeler ilk mimari ürünlerden sayılabilir.  Klübelerin yanı sıra Megalitik yapılar oluşturulmuştur, bu kültüre de  Megalitik kültür adı verilmektedir. (Mega=Büyük, Lithos=Taş) Neolitik Çağı'nın en güzel örneğini Göbeklitepe'de görebiliriz. Bu yapıların, mezar oldukları yahut yıldızlar ile ilgili yapıldığı düşünülmektedir. Ayakta duran taşlar Menhir, bir doğru üzerinde dizilir veya daire şeklinde sıralanırsa Cromlech (Kromlek) ismini alırlar. 

NEOLİTİK ÇAĞ SANAT ESERLERİ:

KROMLEK

                                     

MENHİR




GÖBEKLİTEPE



PALEOLİTİK ÇAĞ SANAT ESERLERİ








Kaynaklar: İnsan ve Kültür-Bozkurt Güvenç

Gombrich- Sanatın Öyküsü

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Betonlara rağmen açmış bir çiçeğim

Betonlara rağmen açmış çiçeğim, Üstümü kaldırım taşlarıyla kaplamalarına rağmen, İnsanların görmediği, genellikle üstüne basıp geçildiği, Yerde açan küçük sarı çiçeğim. Kar, kış, soğuk ve hiçbir engel, Engelleyemedi, benim açmamı. Koparılmama rağmen yerimden, Benim varoluşumdur açmak! Fuşya begonvilleri, rengârenk gülleri, Zarif papatyaları, güneş çiçeklerini, Sevmek kolaydır.  Güzelliği, estetik duygularımızı kuşatır. Göremez herkes beni, Zaten insanlar yürürken bakmaz yere, Ben görülmeyi de istemem, Beni bakabilen görsün! Küçücük, görünmez bir zerreyim, Mücadelem kendimden büyük, Ben betonda açan çiçeğim, Kentin, kuşatmasına rağmen doğayı, Kente karşı direnen, Varoluşundan vazgeçmeyen küçük sarı çiçeğim. Anlamasın herkes beni, Çünkü derinliğin gereğidir biraz, Herkes tarafından anlaşılmak, Kolaydır, basittir. Ben betonlarda açmış, Betona rağmen, hâlâ, Vazgeçmemiş çiçek olmaktan! Yaradılışımın gereğini yerine getirmektir, Benim varoluşum! Soğuğa, koparılmaya, çiğnenmeye; Betona, üstün

En Büyük Devrim, Kendini Devirmektir!

      Dünyaya geliyorsun, emekliyorsun. Oyunlar oynuyorsun, düşüyorsun kalkıyorsun. Çocuk oluyorsun, toplumla tanışmaya başlıyorsun. Büyüdükçe kendine yabancı olmayı öğreniyorsun. Toplumdan onay almak için davranışlarını, isteklerini oluşturuyorsun. Daha küçücük bir çocukken üstelik... Üniversiteyi kazanıyorsun sonra gelir mi ardından bir mezuniyet. Bir sürü bilgi doluyor zihnine ama hiçbiri sana seni öğretmiyor. Kendinin hakkında hiçbir fikir sahibi olamadan eline bir kağıt parçasını tutuşturuyorlar. Sonra kariyer sahibi oluyorsun. Şayet olursa bir de evlilik ve çocuk geliyor peşinden. Ömrünün sonuna geldiğinde insan dönüp bakıyor, bir ömür bir yabancıyla yaşamış. Öğrendiği bilgiler boş, Okuduğu kitaplar boş. Kimisi kendinden kaçmak için sloganlara sığınmış; kimisi ise koskoca bir ömrü olmak yerine nasıl görünürüm üzerine geçirmiş. Nefes alıp vermek, ölmemek midir yaşamak?        Davranışların arkasında takdir edilmek, onaylanmak ve sevilme arzuları yatar. Koskoca bir ömrü başkaların

Dünya'dan İnsana Mektup

         Yaşamak nedir? Diri olmak nedir? Ölmek nedir? Arzularını gerçekleştirmek için çabalamak mıdır yaşamak? Varlığının anlamlandıran mıdır yaşayan? Her gün öleceğini bilerek yaşayan mı diridir? Ölmeyecekmiş gibi yaşayan mı? Sen neredesin? Hiçlik içinde yokluk musun? Sen nesin? Sen kimsin? Var mısın? Yok musun? Gerçek misin? Kurgu musun? Sen kimsin? Yaşayan kim? Ölen kim? Hırslarına, ihtiraslarına, kibrine, konforuna ruhunu erittiren sen değil de ben miyim? Buraya bunun için mi geldin? Hissetmeyen, düşünmeyen bir insan mı diridir? Istırap çekmekten korkmayan bir zihin mi?         Adalete boyun eğdiren, zulüm eden sen değil misin? Hatalarını kapatmak için gerçeklere duvar ören sen değil misin? Hatalarını düzeltip, kendinle yüzleşebilecek olan kim? Esareti hakim kılan sen değil misin? Özgür müsün? Esir misin? Kimdir esir?         Cehaletine kılıf uyduran, hakikatin önünde sis bulutu sen değil misin? Doğruyu bulabilen, cehaletiyle kendine rağmen yüzleşen sen misin? Kişiliğinin esiri o