Ana içeriğe atla

Sevmek Dedikleri Nedir?

         


Sevmeyi nasıl tanımlıyorsunuz? Gündelik yaşamda sıklıkla kullandığımız kavramların bizim için anlamlarını bilmeden. Sevmek bir insanı koşulsuz sevmek mi? Her istediğini yerine getirmek mi? Öncelemek mi? Elbette sevgi de güven gibi çok fazla türü vardır. Bir insan annesini, ülkesini, evladını, kardeşini, kadını veya bir erkeği, arkadaşını, doğayı, hayvanları, ideolojileri, düşünceleri, yaşam gibi birçok şeyi sevebilir ve sevginin türleri farklıdır. Ancak ben genel sevme eylemini kastediyorum. 

Sevmek esasen kendimizle olan ilişkiyi yansıtır. Bizim kim olduğumuza dair ipuçları verir. Kendini ve dünyada kendini koyduğu yeri seven biri ancak sevebilir. Kendini üstün gören biri kendi dışındaki varlıkları aşağı görür. Aslında derinlerde kendisiyle arası iyi değildir. İlgiye muhtaçtır. Bu yüzden insanların ilgisini çekmek için sevgi gösterisinde bulunur. Kendi varlığını sevilebilir bulması için bu davranışı yapar. Ruhu aşağılanmış insansa abartı sevgi gösterilerinde bulunur. İnsanlar onu acıtmasın diye. Kendini değerli hissedebilsin, kendiyle kavgası son bulsun diye. Bu durumda gerçek bir sevgiden söz edemeyiz. Kendine öfkeli birinde sevgi kırıntısı bulunmaz. Bu tip kişileri gördüğümüzde öfkelenir hatta sevmeyiz. Huysuz, aksi, geçimsiz diye tanımlarız böyle kişileri. Bu kişiler sevmeyi bilmeyen, kendine ve tüm insanlara kırgın insandır. Varlığı görülmeyen, kendisini değersiz bulan insanlar ise sevilebilmek umuduyla insanlara yaklaşırlar. Sevilebilmek için yapamayacakları şey yoktur. Sevmek hakkında fikirleri yoktur çünkü karşılığı olmayan bir sevgi onları kendine küstüreceğinden sevilmenin peşinden koşarlar. Bir insanın kendisini değersiz bulması bütün dünyasıyla olan ilişkisini belirler. Bu fedakâr görünen insanların içinde büyüyen bir öfke vardır. Sevilmek için yaptıkları iyilikler görülmediğinde ona değersizliğini hatırlatır. İşte insan böyle bir varlıktır. Ya değersizliği hissetmemek, ya değerli hissetmek arasında sıkışmıştır. Şimdi kendimiz için "ben sevmeyi biliyorum" diyebilir miyiz? Hepimiz böyleysek o zaman sevme duygusu yok mu? Elbette ancak sevmek duygusu vardır.

Yazımın başında da dediğim gibi yine konu kendimizle kurduğumuz ilişkiye geliyor. Hoşuna gitmese de kendi gerçekliğini kabullenebilme cesareti oldukça mühim. Hatalarından ders çıkaran, kendi varlığını değerli bulan, dünyadaki yerini ve konumunu bilen, en nihayetinde ölümlü olduğunun idrakinde olan biri sevme eylemini gerçekleştirebilir. Sevmek özünde değer vermektir. Hatasızlık veyahut mükemmellik ağlarıyla örülü değildir. Sevdiğimiz kişilere öfkelenebilir, küsebilir, incinebiliriz. Hayatta salt tek bir duygu yoktur, tek bir yol olmadığı gibi. Doğa, içindeki dengesiyle sevilmeye değerdir. Hayvanlar, döngüyü sağladıklarından değerlidir. İnsanlar, karakterleriyle sevilmeye değerdir. Çünkü insanın elinde olan ve inşâ edebildiği şey kişiliği ve karakteridir. Elinde olmayan nedenler sevmenin unsuruna aykırıdır. Sevmek, aktif yapılan bir eylemdir. İradenin varlığını hatırlatır. Sevilmek de kıymetlidir. Sevmek ise yaşamında bir şeyleri inşâ edebilenlerin işidir. Bulunduğu yeri güzelleştiren insanlar... Varolabilme cesaretini gösteren insanlar sevebilirler. Yalnızca varolabilen insanlar...Peki siz ne düşünüyorsunuz?

Yorumlar

  1. Ne kadar güzel bir anlatım olmuş. Emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim yorumunuz için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim sizleri de bloğuma beklerim. :)

      Sil
  3. Kısaca ne aşkı ne sevgiyi anlatabildik dünyaya..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her Yaşın Acemisiyim

                  Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile tanımladı beni, içine doğduğum ülkenin insanıyım ben. Sıkışmışlık arasında. Kök salacakken hayata, kök salacak toprağımı aradım. Misafir olduğum bu diyarda, köklerimi salmalı mıydım? Her yaşımda bana dünya farklı görünürdü. Küçük bir kızken neşeyle bakardım. Renklerle bezenmiş bir yerdi. Okullu bir kızken arkadaşlık ilişkileri demekti. Ergenliğimde mutlu olmak demekti. Her yaşın acemisiyim, ben nereden bileceğim? Üniversiteliyken arayış çağımdı. Daha çok toy ve saf duygularını muhafaza edebilmiş bir kız. Ben dünyayı anlamamışım...Satırlarda ve düşüncelerde aradım kendimi. Nesnelerde, mekanlarda. Yeri geldi sığamadım kitaplara. Rüzgar yüzüme çarparken, yağmurlar boşanırken bedenimin üstünden, koşardım ben dünyaya. Ömrümü heba edecek olma korkusundan kaçardım. Bazen yaşıt...

Uğruna Yaşamak

            İnsanı insan yapan nedir? İnsan nerede insanlaşır? Yeryüzündeki canlılar arasında farklılığımız nasıl ayırt edilir? Sahip olduğumuz en değerli şey nedir? Değer nedir?  Yazıma bu sorularla başlıyorum. Önce bu soruların zihnimizde bir cevabının olması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarımız beslenmek, uyumak, barınmak... Peki bunlar bizi biz yapmaya yeter mi?   Duygularını, düşüncelerini, arzularını ifade edebilmek için dil denilen bir kavram üreten insan. Mağaranın duvarlarına resim çizerek "Ben buradayım ben de yaşadım!" düşüncesi, varolma arzusunu taşıyan insan değil de kimdir? İnsanı insan yapan, anlam değil midir? Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamdır. Bebeklikten çocukluğa oradan gençliğe sonra yetişkinlik ve ardından yaşlılık. Yaşam önemli çünkü yaşadığımız hayat biziz. Bizim kim olduğumuzu belirleyen nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Düşünebilmek ve düşünce üretebilmek insana hastır.  Şikâyet etmek ancak acizlere aittir. Bizi k...

İnsan Ne Zaman Olgunlaşır?

        T oplum nezdinde sıkça kullanılan bir kavram vardır: Olgunluk. 20'leri bitirip 30'a geçince insanlarca öyle tanımlanırsınız. "40 yaşına gelmiş hâlâ nasıl davranıyor?" dediğimiz nice insanlar vardır. Olgunluğu yaşa ve yaşanmışlıklara atfederiz. Oysa ki durum çok farklıdır. İnsan, 20'lerinde de olgunlaşabilir, 40'larında ergen düzeyde kalabilir. Hatta hayatı boyunca hiç olgunlaşamayabilir de. Nerede büyümeye başlar insan? Zihinsel olgunlaşma insana ne katar? Neleri götürür? Dünyayı yeni deneyimlemeye başladığımız dönemde yani çocukluk döneminde her şey çok saftır. İsteklerimizin gerçekleşeceğini düşünür, olayların perde arkalarını gözlemleyemeyiz. Gençlikte ise sadece "bugün" vardır. O anı güzel geçirmek, eğlenmek, haz almak... Çok kez de duygusal olarak değerlendiririz hayatı. Zorlukları görmeden ve deneyimlere kucak açmadan olgunlaşmak mümkün değildir. Nasıl olgunlaşacağınızın tarifini bulamazsınız kitaplarda. Deneyim ve deneyimleri yorumlama...