Ana içeriğe atla

İnsan Ne Zaman Olgunlaşır?

       


Toplum nezdinde sıkça kullanılan bir kavram vardır: Olgunluk. 20'leri bitirip 30'a geçince insanlarca öyle tanımlanırsınız. "40 yaşına gelmiş hâlâ nasıl davranıyor?" dediğimiz nice insanlar vardır. Olgunluğu yaşa ve yaşanmışlıklara atfederiz. Oysa ki durum çok farklıdır. İnsan, 20'lerinde de olgunlaşabilir, 40'larında ergen düzeyde kalabilir. Hatta hayatı boyunca hiç olgunlaşamayabilir de. Nerede büyümeye başlar insan? Zihinsel olgunlaşma insana ne katar? Neleri götürür?

Dünyayı yeni deneyimlemeye başladığımız dönemde yani çocukluk döneminde her şey çok saftır. İsteklerimizin gerçekleşeceğini düşünür, olayların perde arkalarını gözlemleyemeyiz. Gençlikte ise sadece "bugün" vardır. O anı güzel geçirmek, eğlenmek, haz almak... Çok kez de duygusal olarak değerlendiririz hayatı. Zorlukları görmeden ve deneyimlere kucak açmadan olgunlaşmak mümkün değildir. Nasıl olgunlaşacağınızın tarifini bulamazsınız kitaplarda. Deneyim ve deneyimleri yorumlama yetisi ister olgunluk. Olgunluk, anlam vermekle başlar. Neden ve niçin sorularını sormakla. Başımızdaki çoğu sorun kabullenmemekten çıkar. Olgunlaşmanın en büyük belirtisi kabuldür. Yaşamı kabullenme, karşına çıkabilecek engelleri, başarısızlıkları, hayal kırıklığını, yarım kalmışlıklarını ve en önemlisi kendisi kabullenmeyle başlar. Olgunlaşmak, her şeyi kendisine rağmen, kendisine itiraf edebilme yetisidir. "mutlu ol buna değersin", "kendini yücelt sen herkesten önemlisin" gibi içi boş cümlelerle hayatı şekillendirmeye çalışan post-modern birey için yaşamın gerçekliğini kabullenmek oldukça zor. Hayatta çok istediğin, ulaşamadıkça içinde derinleşen arzularını ve hayallerinin olamayabileceğini kabullenmek herkese nasip olmaz. Müslüman biri için bu imtihandır. Siz nasıl adlandırmak isterseniz o şekilde adlandırabilirsiniz. Zorluklar karşısında insanın gerçek kimliği ortaya çıkar. Değişmeye başlar, değiştikçe dönüşür. Küçük bir çocuk gibi beklentiler içerisinde olmadan yaşamayı öğrenmek olgunlaşmaktır. Çocuk, bekler bekler... Olgunlaşmak ise artık artık beklentilerden özgürleşmektir. Gençliğin ilk dönemlerinde, duyguların yoğunluğu tüm bedeni sarıp sarmalar. İnsan heyecan dolu bekleyişler içine girer. Yarını bekler, tatili bekler. Duygular, bedenine sığmaz ve taşar. Bazen gülüşünden bazen gözlerinden. Olgunlaşmak artık heyecanın yavaş yavaş kaybolmasıdır. Artık duygular düzenlenmeye başlamıştır bu sebeple yoğunluğu azalır. Kendisine yapılan saygısızlığı üzerine alınmaz. Davranışlarımız büyük bir çoğunluğu kendi içimizle kurduğumuz bağın yansımasıdır. İnsanlar bu konuda yanılabilir. Esasen davranışlarımızın karşımızdakiyle çok ilgisi yoktur. Hepimiz aynı olayda farklı davranış gösteriyorsak, davranışlarımız karşımızdakinden ziyade kendimizle ilgilidir. İnsanlar bizi haksızlığa uğratabilir, üsluplarını beğenmeyebiliriz aslında tüm bunlar kişinin kendisiyle ilgilidir. Gençliğin ilk yıllarında insan kendisini hatasız görür, olgunlaştığında hatalar yapabildiğini ve hatalarıyla bir bütün olduğunu anlar. Her şey tam olarak içimizde başlar ve içimizde biter. Düşüncelerimiz, sinapslarımıza yüklediğimiz elektronlar ve zihnimizde çakışan kıvılcımlar. Dünyaya kendi gözlüklerimizden bakarız. O gözlüğü güzelleştirebilmek bizim elimizde. Hangi koşulda olursak olalım yaşamaya, çevreye ve kendimize atfettiğimiz düşüncelerle bakarız. Onun kontrolü bizdedir. Süslü, iddialı bir yaşam içi boşluklarla dolu insanın içini doldurma eğilimidir. O boşluğu inşâ etmek insanın kendi elindedir. Ruhu, zihni gelişen, doyan insan sadeleşir. Abartıların kocaman boşluğun hınçla doldurulma arzusundan başka bir şey değildir. 

Yaşam, her şeyiyle yaşanmaya değerdir. Toyluk, dünyada neden kötülüğün olduğunu sorgulamakla, olgunluk kötülüğün iyiliği ortaya çıkaran hikmet olduğunu idrakla başlar. Hüzün, sevinç, acı, yas, huzur, neşe, öfke, kaygı, korkularla yaşam bütündür. Hepsinin bize öğrettikleri farklıdır. Değişeceğiz ve dönüşeceğiz. Hayal kırıklıklarıyla, arzularımızın gerçekleşmesiyle, kaybederek bazen düşerek. Her çiçek kendi renginde açar. Pembe çiçek neden kırmızı açmadığını sorgulamaz. Olgunlaşmak kendi rengini bulmada ve açmada gizlidir. Kendimize sorduğumuz sorularla...

Sizin düşünceniz nedir?

Yorumlar

  1. Çok güzel yazmışsınız. Bana göre de öyle. İnsanı olgunlaştıran yıllar değil yaşadıkları. Zorluk gören erken olgunlaşır.

    https://yazayimgitsin.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. “Yazını çok içten buldum. Ben de benzer duyguları blogumda paylaştım, uğrarsan çok mutlu olurum.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, blogunuzu yazarsanız ziyaret etmek isterim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her Yaşın Acemisiyim

                  Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile tanımladı beni, içine doğduğum ülkenin insanıyım ben. Sıkışmışlık arasında. Kök salacakken hayata, kök salacak toprağımı aradım. Misafir olduğum bu diyarda, köklerimi salmalı mıydım? Her yaşımda bana dünya farklı görünürdü. Küçük bir kızken neşeyle bakardım. Renklerle bezenmiş bir yerdi. Okullu bir kızken arkadaşlık ilişkileri demekti. Ergenliğimde mutlu olmak demekti. Her yaşın acemisiyim, ben nereden bileceğim? Üniversiteliyken arayış çağımdı. Daha çok toy ve saf duygularını muhafaza edebilmiş bir kız. Ben dünyayı anlamamışım...Satırlarda ve düşüncelerde aradım kendimi. Nesnelerde, mekanlarda. Yeri geldi sığamadım kitaplara. Rüzgar yüzüme çarparken, yağmurlar boşanırken bedenimin üstünden, koşardım ben dünyaya. Ömrümü heba edecek olma korkusundan kaçardım. Bazen yaşıt...

Uğruna Yaşamak

            İnsanı insan yapan nedir? İnsan nerede insanlaşır? Yeryüzündeki canlılar arasında farklılığımız nasıl ayırt edilir? Sahip olduğumuz en değerli şey nedir? Değer nedir?  Yazıma bu sorularla başlıyorum. Önce bu soruların zihnimizde bir cevabının olması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarımız beslenmek, uyumak, barınmak... Peki bunlar bizi biz yapmaya yeter mi?   Duygularını, düşüncelerini, arzularını ifade edebilmek için dil denilen bir kavram üreten insan. Mağaranın duvarlarına resim çizerek "Ben buradayım ben de yaşadım!" düşüncesi, varolma arzusunu taşıyan insan değil de kimdir? İnsanı insan yapan, anlam değil midir? Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamdır. Bebeklikten çocukluğa oradan gençliğe sonra yetişkinlik ve ardından yaşlılık. Yaşam önemli çünkü yaşadığımız hayat biziz. Bizim kim olduğumuzu belirleyen nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Düşünebilmek ve düşünce üretebilmek insana hastır.  Şikâyet etmek ancak acizlere aittir. Bizi k...