Ana içeriğe atla

Sanatın Serüveni: Devrimler Çağı 19.Yüzyıl

               




        Sanatın serüveni serisinin beşinci bölümü, Devrimler Çağı 19.Yüzyıl.  Bu dönemi birkaç başlık  altında inceleyeceğim. Döneme damga vuran; Romantizm, Oryantalizm, Gerçekçilik, Ortaçağcılık, Materyalizm akımlarıyla bu dönemi yorumlamaya çalışacağım. Öncelikle 19.yüzyıla kısaca bakalım. İyi okumalar.

19.YÜZYIL

      Fransız Devrimi'nin etkilerinin görülmeye başladığı bir dönemdir, 19. yüzyıl. Devrimin getirdiği akımlar, burjuva zevklerinin ortaya çıkmasıyla son derece politik ve kararlılığın sanata hakimiyetini görüyoruz. Devrimin sanatta ve edebiyatta ortaya çıkan "Romantizm" akımı Klasizm'e bir başkaldırı hâlindedir. Romantikler bireyin, tarihin ve ilerlemenin itici gücü olduklarına inanmaktaydılar. Klasizm'in kuralcılığına tepki olarak gelişen Romantizm, duygusallığı, akıldışı; mistizmin, simgesel ve sezgisel olanın, kuralcı ve akılcılıktan daha üstün olduğuna dair bir inanç beslemekteydi. Bu süreçte devrimin etkileri topluma yansıması söz konusu. Akademi, kamuoyu düzeninin bozulduğu bir dönem. Yine bu süreçte burjuva zevklerinin yanı sıra günlük yaşamdan kesitler, yoksulluğun tablolara yansıdığını görüyoruz. Nitekim edebiyatta da, V. Hugo'nun romanlarında bunu net bir şekilde görebilirsiniz. Sanatta, bireysel bakış açıları güçlenmiş olup 20. yüzyıla kadar devam edecektir. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde avangard sanatçılar, sanatçı yönlerini bireyler olarak, özgünlükleriyle tanımlıyorlardı. 

ROMANTİZM

  Romantizm, Yeni-Klasikçilik'e karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. Sanatta değer, anlamın yanı sıra, toplum ve politika sorunlarını ele almıştır. Bunları ele alırken, duygular, sezgiler ve güdüler ile tanımlama yapmıştır. Klasik sanatın kuralcı yapısından, idealci yapısıyla sıyrılır. 19. yüzyıl romantizmi ideal, saf akılcı ve materyalist kavramlardan uzak bireysel ve özgün yapıya sahipti. Romantizm denildiğinde aklımıza sadece duygu ve hisler gelmemeli. Romantizm sanatı, burjuva toplumunun faydalı yaklaşımdan uzaklaşan bir yapıya sahiptir. Fransız Devrimi'nin toplum üzerindeki etkilerini, düzenlemek üzere çıkmış bir akımdır. Her şeyin yıkılması, toplumda çıkan belirsizlikleri düzenleme ve devrime güveni sağlamak amaçlanmaktadır.


                              Kargalı Ağaç-Casper David FRIEDRICH-1822

  ORYANTALİZM

             Kelime anlamıyla Oryantalizm, diğer adıyla Şarkiyatçılık; Yakın ve Ortadoğu'yu Batılı izleyicinin varsayımlarına, bakış açısına, ideolojik düşüncelerine göre yorumlanmasıdır. 19.yüzyılda Fransız ve İngiliz İmparatorluklarının ilerlemesinin akabinde Doğu'ya karşı yeni bilgiler üretilmeye başlandı. Doğu'ya karşı önyargılardan doğan düşünceler bu akımı güçlendirdi. Oryantalist resimlerin amacı Doğu toplumlarını geri ve ilkel olduğunu göstermek akabinde sömürgeciliği bir uygarlık süreci olarak göstermekteydiler. Doğu, ya barbarlığı temsil eder yahut şaşaa içindedir. Ancak kesinlikle akılcı bir üslupta olamazdı. 

                                        Charles Wilda-Antika Satıcısı-1884


ORTAÇAĞCILIK

          Ortaçağcılık, 19. yüzyılda Klasizme karşı Romantizm akımının bünyesinde yer alan bir akımdı. Ortaçağcılık; Rönesans'ın sanat ve kültürüne dönüştü. Yeniliğe adapteliğin zor olduğu durumlarda, eski olan meyledilebilir. Sanayileşmenin etkisiyle sanatta estetiğin azalması, Neo-Klasizmin baskın gücüne karşı bir tepki içerisindeydiler. Devrim, reform ve sanayileşmenin oluşturduğu kaosa karşı duran muhafazakâr, ulusal karakterler bu akımın bir parçasını oluşturmuştur. Ortaçağ ruhu; ruhani bütünleşme, şövalyelik onuru  işlenen konulardandır.



                          Claudio ve Isabella-William Holman HUNT (1850)

GERÇEKÇİLİK

     19. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkan Gerçekçilik akımı, dünyayı değerler ekseninde değil, olduğu gibi göstermeyi hedeflemektedir. Dünya gördükleri gibi kayıt altına alınır. Gerçekçilerin ideolojisi, toplumun mihenk taşı olmuş değerleri ve toplumun, insanın yaşamını nasıl biçimlendirdiğini sorgulamak üzerinedir. Aşırı duygusallığa tepki olarak çıkan Gerçekçilik akımı, Auguste Comte'un Pozitivist felsefesinin güçlenmesi, bilimin ilerlemesi; dünyayı sadece "görünen neyse o" bakış açısının güçlenmesine zemin hazırlamıştır. 


                                Ekmek Pişiren Kadın-
Jean F. Millet

   MATERYALİZM

        Değişen dünyada Pozitivizm akımının güçlenmesi, bilimsel olanın güçlenmesiyle Gerçekçilik ve Materyalizm akımları baş gösterdi. Materyalizm, ayrıca Gerçekçiliğin de bir parçasıdır. İdealizmi ve Romantizmi reddeder. Manevi olanı, entektüel ve duygusal varlığının, toplum tarafından şekillendirildiği iddiasını taşırlar.  19. yüzyılda ön plana çıkmış olsa da, Batı düşüncesinin değişmeyen özelliğidir, Materyalist zihin. İdealizm'in tam tersidir. Sınıf, milliyet ve cins gibi belirleyici etkenler, insan benliğini, düşünce yapısını, şekillendirir. Sosyalizm, toplumsal bilinç, çevre ekseninde resimler yapılmıştır.


                                               Opera Orkestrası-Edgar Degas 1870

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat üzerine

       Hayat, doğduğumuz andan ölüme kadar süren sürecin ismi. Sayılı, sonu olan sahip olduğumuz bir değer. Çoğu kez anlamadan geçirilmiş yahut tüketilmiş olan şey. Hayatın ne olduğu üzerine bir şeyler söylemek için gencim. Ömrüm varsa daha hâlâ çok uzun yolum var. İnsanın ülkesi çocukluğudur. Dünyayı ilk tanıdığı evre. Hayatın sorumluluklarıyla tanışmamıştır bu süreçte. Eğlenceli ve toz pembe bir dünyadır. Kimisi için asla çocuk olamadığı bir evredir çocukluk. Her şeyin özgün bir anlamı vardır. Dolabın içi gizemli bir diyar, masanın altı başka bir evrendir. Annesi ve babası yanındadır. Anne ve baba insanın çocukluğudur. Dünyaya güvenebileceğin bir yerdir. Kimisi için bu evre hiç olmamıştır. Annesi babası sarmalamamıştır onu. O içinde bu öfkeyle büyüyecektir. Sevgiyle büyüyen ise herkesten sevgi göreceğine inanarak. Elbette yaşam hayalkırıklıklarıyla onları karşılayacaktır. Kurallar ile büyümüştür. Kimseyi üzme, şiddet uygulama, erdemli ol...Peki dış dünya? Ergenlik...

Uğruna Yaşamak

            İnsanı insan yapan nedir? İnsan nerede insanlaşır? Yeryüzündeki canlılar arasında farklılığımız nasıl ayırt edilir? Sahip olduğumuz en değerli şey nedir? Değer nedir?  Yazıma bu sorularla başlıyorum. Önce bu soruların zihnimizde bir cevabının olması gerekiyor. Temel ihtiyaçlarımız beslenmek, uyumak, barınmak... Peki bunlar bizi biz yapmaya yeter mi?   Duygularını, düşüncelerini, arzularını ifade edebilmek için dil denilen bir kavram üreten insan. Mağaranın duvarlarına resim çizerek "Ben buradayım ben de yaşadım!" düşüncesi, varolma arzusunu taşıyan insan değil de kimdir? İnsanı insan yapan, anlam değil midir? Sahip olduğumuz en önemli şey yaşamdır. Bebeklikten çocukluğa oradan gençliğe sonra yetişkinlik ve ardından yaşlılık. Yaşam önemli çünkü yaşadığımız hayat biziz. Bizim kim olduğumuzu belirleyen nasıl bir hayat yaşadığımızdır. Düşünebilmek ve düşünce üretebilmek insana hastır.  Şikâyet etmek ancak acizlere aittir. Bizi k...

Her Yaşın Acemisiyim

                  Dünya büyüktür benden, her yaşın acemisiyim. Küçücüktür dünya ben her yaşın acemisiyim. İnsanın elinde, sahip olduğu yegâne şey yaşamdır. İçine doğduğum aile tanımladı beni, içine doğduğum ülkenin insanıyım ben. Sıkışmışlık arasında. Kök salacakken hayata, kök salacak toprağımı aradım. Misafir olduğum bu diyarda, köklerimi salmalı mıydım? Her yaşımda bana dünya farklı görünürdü. Küçük bir kızken neşeyle bakardım. Renklerle bezenmiş bir yerdi. Okullu bir kızken arkadaşlık ilişkileri demekti. Ergenliğimde mutlu olmak demekti. Her yaşın acemisiyim, ben nereden bileceğim? Üniversiteliyken arayış çağımdı. Daha çok toy ve saf duygularını muhafaza edebilmiş bir kız. Ben dünyayı anlamamışım...Satırlarda ve düşüncelerde aradım kendimi. Nesnelerde, mekanlarda. Yeri geldi sığamadım kitaplara. Rüzgar yüzüme çarparken, yağmurlar boşanırken bedenimin üstünden, koşardım ben dünyaya. Ömrümü heba edecek olma korkusundan kaçardım. Bazen yaşıt...